2 Ağustos 2009

16

çok aşığım.
sadece bu.
sarıldığında hep unuttur bana her şeyi olur mu?

14 Temmuz 2009

15

3 gün kesilmek bilmeyen baş ağrılarından sonra bu gece havale geçirip geçirmediğini merak ediyorum şu an...
nefes alıp almadığını çok merak ediyorum şu an...
sara hakkında hiçbir şey bilmediğimi farkettim dün. alla korusun olur da benim yanımda bişi olursa nasıl müdehale ederim, soğukkanlılığımı nasıl korurum bilmiyorum.
tek bildiğim şu an felaket merakta olduğum ve seni deliler gibi her şeyden korumak istediğim...

12 Temmuz 2009

14

içimden atmam lazım bu hissi! paylaşmam lazım! ama tanıdığım insanlara değil... onlar yargı dolu bakan insanlar... veya henüz değil...
neyse sktir et, kimin umrunda!
aşık oluyorum galiba...
abi inanamıyorum ya! içimde, bünyemde bi telaş var kaç gündür...
kimseyle kıyaslamıyorum, karşılık aldığımı düşündüğüm an "aman bunu da tavladım tamam bitti gitti" demiyorum...
oldu mu ne sonunda? yendim mi o hissi?
sabah 5lere kadar konuşmak ve ertesi gün sabah uyandığında düşünecek birilerinin olması ne güzelmiş ya! =))))

4 Temmuz 2009

13


sıcağı sıcağına yazmak istemedim. 2 hafta rötarlı yazıyorum ki sinirim biraz geçer belki de daha sakin yazarım diye. ilk anlar kadar sinirli olmasam bile içimde bi alev topu var.
ortak arkadaşımızın doğum günüydü... gelip gelmeyeceğinden habersiz bi şekilde bastım gittim. benden 1 saat sonra geldi birlikte çalıştığı kişi ile. gayet resmi bi şekilde el sıkıştık ve çapraz bi şekilde oturduk. buraya kadar bi sorun yok gibi görünse de olay buradan sonra başlıyo zaten...
kendisi ile göz göze gelmemeye çalıştığım bi an denk geldiğim manzara kocaman bi hayal kırıklığıydı benim için! yanında oturan kız ile dip dibe konuşmalar, manidar bakışlar birbirlerine ve bunlar eli kızın belinde, belki de belinden daha aşağısındayken oluyor!!!
anında arkadaşıma döndüm ve kalk gidiyoruz burdan dedim. tam kalkarken arkadaşın pastası geldi masaya, mumlar üflendi ve gözümün önünde flört ettiği hatun benden önce davranarak bastı gitti.
daha sonra birlikte çalıştığı adam stüdyosuna davet etti hepimizi muhabbet ve içkiye devam etmek için. kalktık gittik. bütün bina çalıştığı adama ait. daha önce gitmiş olmama rağmen terasın olduğunu bilmiyordum. minicik, kirli fakat çok huzurlu bi teras. biraz orada kalmak istediğimi söylesem de yalnız bırakmadı. ben de gözümün önünde ceryan eden olayın sinirini kustum kendisine bari gözümün önünde yapmasaydın diyerek. meğer benim yerine başkalarını koyamadığım, sürekli kıyas yapığım adam öküzün önde gideniymiş! "senin gözünün önünde olmasında bi sakınca görmedim" cevabını vermesiyle yıkılmam bi oldu!
kendisine ve az da olsa yaşanan şeylere saygım olduğundan onun gözü önünde hiçbir şey yapmicamı belirtmemden sonra sadece yanağımı okşadı ve arkadaşların yanına inmeyi teklif etti.
gecenin ilerleyen saatlerinde herkes bi anda onun yokluğunu farketti. meğer adam kimselere görüşürüz demeden basmış gitmiş! sabahın 4'ünde çok acil bi işi çıkmış ondan gitmiş. herhalde elini beline doladığı hatunla yarım kalan işi çok acil tamamlamak istedi!
o kadar söylenecek şey var ki ama hiçbirini söyleyemiyorum. çok kaybetti sadece beni. hoş, umrunda dahi değildir. ne de olsa beline dolanabileceği tonla hatun var piyasada!
yeter artık!

27 Haziran 2009

12

belki de ilk öğrenenlerden biriyim michael jackson'ın öldüğünü... hiç televizyon izlemeyen ben o gece teyzemde kalıyorken can sıkıntısınden tv'yi açtım. 1. kanal bbc olarak açılıyor. hava durumu bitti ve breaking news olarak konuya giriverdiler. "rumors says michael jackson is dead" cümlesini gördüğüm an rahmetli anneannem geldi aklıma. heal the world şarkısının klibini deli divane aşık bi şekilde izlerken anneannem kızardı "aman ne seviyosun şu kunta kintiyi" diye. canım ya...
tutuanacak bi dal aradım resmen. 2'den önce uyumaz annem. o yüzden yapıştım telefona. meğer uyuyormuş. sesim titreye titreye "anne ya michael jackson öldü diyolar" dedim. "ne diyosun!!!!" diyerek fırladı yatağından ve tv'yi açtı.
ingilizce bilmediğim halde şarkılarını dinleyerek kelime uydurup şarkılarına eşlik ettiğim adamdı.
ölüm ya...
hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum hem kendim hem de çevremdeki sevdiklerim için.

21 Haziran 2009

11

efes one love festival'den geldim şimdi... onu gördüm orda. benim için gelmiş olduğunu söyledi. tanışmamızın tam 1. senesini yaşıyoruz bugün. "tatlı bi kız varmış. onu tanımamın 1. senesi olduğu için gelmek istedim" dedi. o bile yetti.
vakti zamanında ettiğim birlikte uyuma teklifimden bahsettik. benim gece içinde 80 kere aramam üzerine korktuğunu belirterek o kadar aramasaydım gelmeyi kafasına koymuş olduğunu söyledi.
sürekli konuşurken gerçek anlamda burun buruna ve dudak dudağaydık. iki taraf da birbirine bişi yapmadı.
"seni öpmemek için zor tutuyorum kendimi" dedi...
niye tuttun ki kendini!
niye!!!
kokun burnumda kaldı hala...

16 Haziran 2009

10


şeytan dürter ya hani aniden bişi yapman için, dürttü beni de... ayda yılda bi bakarım onun facebook profiline kimleri eklemiş, napmış bakmak için (sanki bi sıfatım varmış hayatında gibi!)... gördüğüm şey şu oldu:
"x ve eski kız arkadaşı are now friends."
hani şu sonrasında toparlanamadığı, hani "ben bu zamana kadar sadece 1 kadın ile uyuyabildim" dediği, hani birkaç hafta içinde ayrılmalarının üzerinden tam 1 sene geçmiş olan...
bi de utanmadan ortaokul zekasıyla en yakın arkadaşlarımdan birisi ile aralarını yapmam için hiç çaba sarfetmediğimi söylemesinin ardından bariz siklemediğimi farkedince "hiç ciddiye aldın mı sen bunu çok merak ettim neler kurdun kafanda" diyebilecek kadar ve bilerek verdiğim yetersiz cevaplar karşısında canı sıkılıp "hayır merakımı gideremedin iyi geceler" diyip çekip gidecek kadar... of çok sinirliyim, çok kırgınım sonlandıramıyorum bile cümlelerimi!!!
kıçımı yırtıyorum, ben ben olmaktan çıkıyorum ama olmuyor, değmiyor!
aferin gerizekalı benliğim!
aferin!

11 Haziran 2009

9

mezun olmamı 40 gün 40 gece kutlayacağım iddiamı bileğimin hakkıyla yerine getiriyorum her gün. bi gün konserde, bi gün barda, bi gün bilmem nerede şeklinde arkadaşlarla topluca kutluyoruz. sevgilim statüsündeki adamı çat diye artık aramama kararı aldım. öküzüm biliyorum... başka türlü yapamazdım. çok da iyi huylu birini harcadığımın farkındayım ama olmuyor. neyse...
öteki adam varlığını her gün hatırlatıyor zaten de ben bu arada birisiyle tanıştım muhtemelen birçok insanın tanıdığı, bildiği, görse "aa o şu diil mi?" diyeceği... ilk kez aynı ortamda bulunduğumuzda kaçamak bakışmanın ötesinde gece feysbuk üzerinden attığı zarif mesajıyla çok şaşırttı beni. 2 hafta sonra bu hafta içinde bi gün onların olduğu mekana gitme sözü verdim kendisine. o gün geldi ve arkadaşlarımı alıp gittim. farkında olmadan oturduğum sandalyenin hemen yanındaki masaya oturmuş gelenlerle muhabbet etmek üzere. ben olduğumu çok geçmeden farketmesiyle sanki uzun zamandır tanışıyormuş gibi konuştuk. mekanı kapatıp çorba içmeye gidelim dediğimizde sabah 3 filandı sanırım. inanın bana içtiğim en güzel çorba, ettiğim en güzel muhabbet, gördüğüm sayılı güzel gözlerdi...
her şeyi geçtim güzel bi insan katıyorum sanırım hayatıma.
çok da tanıştığın kişilere ilk andan potansiyel beraber olunası adam gözüyle bakmamak lazım.
veya bakmamayı öğrenmek lazım...

5 Haziran 2009

8

nihayet günler sonra gelen güzel haber... bugün itibariyle mezun oldum ben!
o çok hevesle girdiğim, aşık olduğum bölümden nefret ede ede, 1 sene uzatarak mezun oldum! şükürler olsun! 40 gün 40 gece kutlayacağım bunu. bu gece kutladık, geri kaldı 39 gece :)
mezun olduğum bölümün sektöründe çalışmıyorum zaten ve uzuuuuuuuuuunca bi süre de çalışmayı planlamıyorum. zaten şu an rengarenk bi sektörün içindeyim, mutluyum...
"insanın doğduğu yer mi, doyduğu yer mi?" sorusunu çok düşünür oldum ve birkaç aydır "doyup mutlu olduğu yer" cevabını veriyorum.
insanın mutlu olduğu işi yapıp birilerinin de üstüne para vermesi ne güzel bişi!
allah herkese nasip etsin :)
mezunum lan...
şaka gibi...
ehe :)

2 Haziran 2009

7



kişisel blogumu takip edip "o satırları benim için mi, bana ithafen mi yazdın?" demeyi biliyorsun... bi gün senin için içimde biriktirdiğim sevgiyi suratına suratına söyleyip çarpacağım ama yakarsam biter diye korkuyorum...

31 Mayıs 2009

6

hadi bakalım hayırlı olsun... derin derin izler bırakmış ve benim tamirimi bana bırakmış olan eski sevgilim evleniyormuş! bi insan bu kadar mı nötr olabilir?! hatta üzerine "üstüne para vereyim birbirlerinin olsunlar, daha fazla çevreye zarar vermesinler" yorumu yapar? bi zamanlar benim mutluluğumun üzerine başka bi mutluluk kurma kararı almış olan 2 insandan bahsediyorum... bu zamana kadar başka kimselerle birlikte olamamamın, aptal saptal saplantılarımın 1. nedeni olan insanlardan bahsediyorum... 2. nedeni de zaten mağlum, 1 senedir aşık olduğum, öyle olduğumu daha yeni yeni kendime itiraf ettiğim adam...
cümlelerim öfkeyle karışık hatta belki de kıskançlıkla yoğrulmuş gibi gelebilir ama öyle değil! hiçbir şey hissetmiyorum. çok acayip...
ben mutlu olamıyorum istediğim adamla, bari başkaları olsun istedikleri adamlarla...

28 Mayıs 2009

5


artık an itibariyle doğum günü o adamın... haftalar öncesinden ne yapabilirim diye düşündüm durdum fakat sonra "ne sıfatla?" diye sordum kendime. cevap bulamadım... sabahın körü işe gitmeden kapısına ufak bi hediye yanında belki mavi bi gül, kimden geldiği belli olmayan... "ne sıfatla?" hiç... kutlamak için mesaj atmak gerek, belki de aramak ama aradığımda sesine dayanamam. en iyisi mesaj atmak ama ne demek? kuru kuruya "mutlu yıllar" demek de olmaz, en azından daha yoğun, daha samimi, varlığı için, doğmuş olduğu için ve gerçekten onu tanıdığım için mutlu olduğumu ifade edecek cümleler... hangi cümleler ama onlar? belki de direkt böyle yazmalı, yalın...

2-3 hafta önce daha sevgili statüsündeki insan yokken hayatımda çakır keyiflikle sarhoşluk arasında gidip geldiğim bi gece aradım onu. o saatte bile çalışıyor olduğunu söyledi. zaten sanırım türkiye'deki en çok çalışan 3-5 adamdan birisi... neyse... "sana tek bişi soracağım ama altında başka bişi arama. tüm saf duygularımla sorucam bunu" dedim. alkollü olup olmadığımı, o sırada kimlerle nerede olduğumu sorguladı. "cesaretimi kırdın, soramam artık" dedim. "yanlış yaparsın, sormanı istiyorum" dedi... esas sorunun altlığı olması için "yarın sabah nerede uyandığının bi önemi var mı?" dedim. hayatımda bi telefonda 8 dakika karşılıklı sus pus kaldığımı hatırlamam. "duruma göre değişir" diyebildi sadece. derin bi nefes aldım ve "yarın sabah seninle uyanmak istiyorum. sana sarılıp, kokunu içime çekerek uyumak istiyorum" dedim. gene uzun bi sessizlik... cevap için gergin bi bekleyiş... "hala çalışıyorum, kaçta çıkacağım belli değil, haberdar ederim seni" dedi. saatler geçmedi... geçen tek şey elimdeki yeni bira bardaklarıydı... dayanamadım, aradım tahminen işinin ne zaman biteceğini öğrenmek için, biraz da gelip gelmeyeceğini öğrenmek için. "tamam gelicem ama 3-4'ten aşağı bitmez iş" dedi... sevindim ben de "tamam"ı duyunca...

bastım eve gittim hemen saat 3 buçuk gibi... saç kokuma hayran kaldığı şampuanımla bi çırpıda yıkadım saçlarımı. "geldim ben eve, uyursam bile uyanırım sen gene de ara işten çıkınca sorun değil" dedim. uyuyakaldım... sabah 7 gibi telefonun titreşim sesine uyandım. "eve henüz girdim, çok geç oldu. kusura bakma"... o sinirle, o uyku sersemliğiyle "kusura bakarım!!!" yazmışım. gönderip göndermemek arasında kalırken uyumuşum... toz oldum ortadan sonra... en azından onun için... zaten sorulması cesaret isteyen bişeyi sormuşum ve karşılığında gelmemiş olmasıyla küçük düşme hissine kapıldım. birkaç gün sonra kişisel blogumda şifreli cümlelerle yazdığım post'umu okuyunca "sana içtenlikle kusura bakma dediğim şeye karşılık bu kadar bencilce kusura bakarım diyemezsin!" dedi... konuştuk üzerine epey... anadüşünce olarak saat 7 de olsa gelebileceğini ama gelmemesi gerektiğine, beni kırmaması gerektiğine inandırmış kendini.

çok üzülüyorum... seneler önce deliler gibi kalbimin kırıklığını kendi kendime tamir etmişken, arkadaş-dost-sevgili-abi-baba sıfatlarını benim için birarada aynı bünyede bulunduran bi adam bulmuşken, bunca hissettiğim tertemiz duygularımın karşılıksız kalması beni yıkıyor...

iyi ki doğmuşsun... gerçekten...

27 Mayıs 2009

4


özellikle bugünümü parmağım sürekli F5'te geçirerek harcadığımı farkettim... herhalde sadece F5'e basıp sayfaları refresh ederek para kazanmaca olsaydı trilyonları götürürdüm. "bu kadar mı boşsun? bu kadar mı beklentisizsin?" diye kızdım kendime.

çok şey yazdım ve hepsini sildim an itibariyle... yoksa başlayacağım gene "sesimi duyduğu her an için mutlu olan bi adam var ama öte yandan sesini ayda yılda 1 de olsa duyduğum için mutlu olduğum bambaşka bi adam var" diye...
bişi demedim farzedin...

26 Mayıs 2009

3

yeni geldim eve... iş icabı sokaklardayım, daha doğrusu konserdeydim. konserler her şeyim benim. aileye bununla ilgili bir şeyler yapacağımı hiç dialog kurmadan sadece dışarıdan gelen talepler üzerine kendimi kanıtlama ve kabullendirme çabasındaki süreç çok sancılı geçti dersem yalan olur. sadece hissediyorum, iyiyim yaptığım şeyde ve daha da iyi olacağım çünkü anormal azimliyim! zaten ne kadar idealist olduklarını eleştirdiğim anne ve babanın genlerinin birleşimiyim, nasıl farklı bişi çıkabilirdi ki ortaya :) çok eleştiriyorum onları; ama haklılar... kaygılılar... çevre kötü, daha da kötüye gidiyor. hem nereden geldim ki aile mevzusuna?! aklımda dahi yoktu...
sevgilim statüsündeki adamı aramak dahi gelmedi içimden bugün yine! neden bu kadar iyi insanları bulup "hıh budur adam dediğin" diye onaylayıp hevesle bişilere başlıyorken 3.-5. günden fıs oluyorum ki! neden hala canımı yakan adamları (özellikle de adamı) istiyorum ki istenmediğimi bildiğim halde...
tekrar geliyorum annem ve babama... evliliklerine o kadar özeniyorum ki! seneler boyunca birlikte olmaları, iyi kötü zamanlarda bıkmadan dayanışmaları, mutlu olmaları... küçükken "25'imde tamam, evlenmiş olurum ben" diye kurduğum cümlelerime noldu?! 25 oldum... hala o eleştirdiğim 18'likler gibi davranıyorum. "artık 18-19 yaşında değiliz ki onu bırakıp bununla takılalım cıkcıkcık" diye eleştirdiğim ben nerde şimdi?!
lanet olsun...
bi gece de gözlerim yaşarmadan gireyim yatağıma...

24 Mayıs 2009

2


günaydın!
günaydın demek için belki geç bi saat olabilir de kendime yeni geliyorum. tersimden kalkmış gibiyim, belki de pms durumlarından dolayı gergin hissediyorum. her söylenen şeye saldırasım var veya hakkaten saldırılacak şeyler söylüyor insanlar. biri geliyo diğerini şikayet ediyo, diğeri gelio öbürünü şikayet ediyo... arada kalmaktan sıkıldım. hepsi kendilerine göre haklılar, hak verdiklerim var aralarında fakat arkadaşlıklar arasındaki dinamiği bozmamak için susmak zorundayım. ben sustukça onlar söyledikleriyle dolduruyor beni. hal böyleyken de bünyemin hdd'i doluyor. güvenilir bulduklarından dolayı bu kadar anlattıklarını biliyorum. peki ben şimdi hiçbir söyleneneni kimseye söylemediğim halde buraya gelip şikayetname yazarcasına aktarmış olmam güvenilirlik statümü sarsan bi hareket midir? yapma, ben de insanım... ben de dolabilirim, patlayabilirim, trip atabilirim ama senelerdir hiç yapmadığım için şimdi yapsam ters tepiyor insanlar üzerinde. alışmadık götte don durmaz tabii...
alışmadıkta durmayan başka bi don çeşidim de bi ilişki... yok abi yapamıyorum kimselerle! tek başıma olmaya o kadar alışmışım ki bi ilişki içine girince, 2 kişi olunca ilk 1-2 gün güzel geliyor sonrasında en ufak şeyde anormal dibe vurup canım sıkılıyor. şu aralar da öyleyim... 1 haftadır karnımda kelebekler hissini uyandıran kişiden şu an kurtulmaya çalışıyorum. niye? çünkü fazla iyi! fazla sessiz! fazla munis! fazla kibar! milletin ilişkisine bakıp iç geçirdiğim zamanlara karşılık şimdi böyle bi adam bulmuşken gene kurtulmanın yollarını aramak niye? cevabını biliyorum...
kafa başka yerde takılı kaldı...
ne kafası lan!
kalp başka yerde takılı kaldı...
nefes al... nefes al... NEFES AL!

1

dayanamıyorum... gerçek adıma açtığım blogumun takip edilmesi başlangıçta güzel gelmişken, artık etrafa çok saçılmış olmasından ve okunmasından dolayı rahat yazamıyorum. başka çarem yoktu sanırım. o yüzden isimsiz gibi görünse de Fake ID isimli bu bloguma başlıyorum.
yazamadığım, daha doğrusu rahat rahat yazamadığım şeyler o kadar çok büyüdü ki içimde burayı resmen kusma alanım gibi kullanabilirim. hiç tanımadığın birilerine derdini veya kafandakileri çok rahat aktarırsın hani, aynen onun gibi... eğer ki okuyan birileri çıkarsa, aklına çok ihtiyacım var! akıl verebilecek gibiysen yorum bırakmaktan çekinme...
geç oldu saat. uyumak gerek. artık yarın başlarım ne olup bittiğini aktarmaya. pardon, kusmaya...