28 Mayıs 2009

5


artık an itibariyle doğum günü o adamın... haftalar öncesinden ne yapabilirim diye düşündüm durdum fakat sonra "ne sıfatla?" diye sordum kendime. cevap bulamadım... sabahın körü işe gitmeden kapısına ufak bi hediye yanında belki mavi bi gül, kimden geldiği belli olmayan... "ne sıfatla?" hiç... kutlamak için mesaj atmak gerek, belki de aramak ama aradığımda sesine dayanamam. en iyisi mesaj atmak ama ne demek? kuru kuruya "mutlu yıllar" demek de olmaz, en azından daha yoğun, daha samimi, varlığı için, doğmuş olduğu için ve gerçekten onu tanıdığım için mutlu olduğumu ifade edecek cümleler... hangi cümleler ama onlar? belki de direkt böyle yazmalı, yalın...

2-3 hafta önce daha sevgili statüsündeki insan yokken hayatımda çakır keyiflikle sarhoşluk arasında gidip geldiğim bi gece aradım onu. o saatte bile çalışıyor olduğunu söyledi. zaten sanırım türkiye'deki en çok çalışan 3-5 adamdan birisi... neyse... "sana tek bişi soracağım ama altında başka bişi arama. tüm saf duygularımla sorucam bunu" dedim. alkollü olup olmadığımı, o sırada kimlerle nerede olduğumu sorguladı. "cesaretimi kırdın, soramam artık" dedim. "yanlış yaparsın, sormanı istiyorum" dedi... esas sorunun altlığı olması için "yarın sabah nerede uyandığının bi önemi var mı?" dedim. hayatımda bi telefonda 8 dakika karşılıklı sus pus kaldığımı hatırlamam. "duruma göre değişir" diyebildi sadece. derin bi nefes aldım ve "yarın sabah seninle uyanmak istiyorum. sana sarılıp, kokunu içime çekerek uyumak istiyorum" dedim. gene uzun bi sessizlik... cevap için gergin bi bekleyiş... "hala çalışıyorum, kaçta çıkacağım belli değil, haberdar ederim seni" dedi. saatler geçmedi... geçen tek şey elimdeki yeni bira bardaklarıydı... dayanamadım, aradım tahminen işinin ne zaman biteceğini öğrenmek için, biraz da gelip gelmeyeceğini öğrenmek için. "tamam gelicem ama 3-4'ten aşağı bitmez iş" dedi... sevindim ben de "tamam"ı duyunca...

bastım eve gittim hemen saat 3 buçuk gibi... saç kokuma hayran kaldığı şampuanımla bi çırpıda yıkadım saçlarımı. "geldim ben eve, uyursam bile uyanırım sen gene de ara işten çıkınca sorun değil" dedim. uyuyakaldım... sabah 7 gibi telefonun titreşim sesine uyandım. "eve henüz girdim, çok geç oldu. kusura bakma"... o sinirle, o uyku sersemliğiyle "kusura bakarım!!!" yazmışım. gönderip göndermemek arasında kalırken uyumuşum... toz oldum ortadan sonra... en azından onun için... zaten sorulması cesaret isteyen bişeyi sormuşum ve karşılığında gelmemiş olmasıyla küçük düşme hissine kapıldım. birkaç gün sonra kişisel blogumda şifreli cümlelerle yazdığım post'umu okuyunca "sana içtenlikle kusura bakma dediğim şeye karşılık bu kadar bencilce kusura bakarım diyemezsin!" dedi... konuştuk üzerine epey... anadüşünce olarak saat 7 de olsa gelebileceğini ama gelmemesi gerektiğine, beni kırmaması gerektiğine inandırmış kendini.

çok üzülüyorum... seneler önce deliler gibi kalbimin kırıklığını kendi kendime tamir etmişken, arkadaş-dost-sevgili-abi-baba sıfatlarını benim için birarada aynı bünyede bulunduran bi adam bulmuşken, bunca hissettiğim tertemiz duygularımın karşılıksız kalması beni yıkıyor...

iyi ki doğmuşsun... gerçekten...

6 yorum:

  1. bu kadar olmaz dedirtecek kadar benzer şeyler yaşıyoruz sanırım... okurken kendi yaşadıklarım, beklediğim geceler, kapısına dayandığım, ağlaya ağlaya koynunda uyuduğum sabah olunca da "biz ayrıldık, bir daha bunu yapma ikimizede aı çektirme" deyişleri... bunun bi sonu var mı? yada hangimiz önce yırtarız bu durumdan merak ediyorum hakkaten?

    YanıtlaSil
  2. ben de şaşırdım şimdi... yalnız olmadığım için kısmen sevindim, benimle birlikte benzer şeylerin acısını çeken bir başkasının da olduğu için kısmen de üzülüdüm.
    işin garip tarafı kişi o olduğu için acı çekmek bile bi yerde güzel geliyor... çok psikopat işi belki ama öyle...
    burada yazdıklarımdan oluşan bi doğum günü mesajı attım ve cevap olarak: ":) başka ne diyebilirim ki... teşekkürler..." yazmış. beyhude çabalardayım sanırım. gülüyorum ama sinirden...

    YanıtlaSil
  3. yazını okurken için acıdı desem yeridir. yazının sonunda yazdığın son cümle dahada kahretti beni neden mi? 5 yılımı harcadığım sevgilim bir kaşar orta malı bır kız yüzünden 5 ay once bırakıp gıttı beni. 1 mayısda doğum gunumde faceden sadece "iyi ki doğdun gerçekten" yazmıştı. şimdi sen de öyle yazmışsın ya içim acıdı işte.

    YanıtlaSil
  4. bende seni tüm acılarına şahit olduğum biri sandım...hatta "itiraf ettt sensin dimiii o fakeid, çabuuk itiraaf etttt"diye tehtid ettim...hehehe....okuduğunda kocaman kocaman gözlü bi icon var ya...onu gönderdi..nasıl oluyorda acı çeken hep hatunlar...bunun bi de karşı tarafı olmalı...yani sizin bu yaşadığınız duygular hallisilasyon değildi yani,siz böle acı çekerken onlar ne yapıyor acabaa...bu nasıl bi adalett...

    YanıtlaSil
  5. bugünlerde de tüm bloggerlar,bende dahil olmakla acıyla yoğruluyoruz

    YanıtlaSil
  6. @ şizofren peri: şaşırmıyorum artık sahip olduğumuz hikayelere çünkü ben, sen, biz gibilerin başına gelir böyle şeyler... belki de bırakıp gitmesi iyi olmuştur. çok pis bir nedenden dolayı bitirmiş olması bile sana zaten hak ettiğini veremeyeceğinin göstergesi. insan sevdiğine sıkı tutunmak ister, yanından ayırmamak ister evet ama o kişi gidiyorsa, hem de başka birisi için gidiyorsa aman bırak gitsin. bunu öğrendim ben acı acı...

    @ yesari: ben sana demiştim tanımıyorsun beni diye... inanmamışsın bana besbelli :)) eminim karşı cinsimde de vardır acı çeken belli bi kesimi ama azınlıktalardır. biz acı çekerken diğerleri patlamış mısır alıp izlemeyi tercih ediyorlar sanırım...

    @ fosforlucevriye: ben de farkettim bunu. kimin bloguna baksam şu sıralar bi kalp kırıklığından bahsediyor. bahar geldi, hormonlar depreşti, ilişkiler start aldı olurdu genellikle ama bu bahar bloggerları es geçti galiba maalesef...

    YanıtlaSil