31 Mayıs 2009

6

hadi bakalım hayırlı olsun... derin derin izler bırakmış ve benim tamirimi bana bırakmış olan eski sevgilim evleniyormuş! bi insan bu kadar mı nötr olabilir?! hatta üzerine "üstüne para vereyim birbirlerinin olsunlar, daha fazla çevreye zarar vermesinler" yorumu yapar? bi zamanlar benim mutluluğumun üzerine başka bi mutluluk kurma kararı almış olan 2 insandan bahsediyorum... bu zamana kadar başka kimselerle birlikte olamamamın, aptal saptal saplantılarımın 1. nedeni olan insanlardan bahsediyorum... 2. nedeni de zaten mağlum, 1 senedir aşık olduğum, öyle olduğumu daha yeni yeni kendime itiraf ettiğim adam...
cümlelerim öfkeyle karışık hatta belki de kıskançlıkla yoğrulmuş gibi gelebilir ama öyle değil! hiçbir şey hissetmiyorum. çok acayip...
ben mutlu olamıyorum istediğim adamla, bari başkaları olsun istedikleri adamlarla...

28 Mayıs 2009

5


artık an itibariyle doğum günü o adamın... haftalar öncesinden ne yapabilirim diye düşündüm durdum fakat sonra "ne sıfatla?" diye sordum kendime. cevap bulamadım... sabahın körü işe gitmeden kapısına ufak bi hediye yanında belki mavi bi gül, kimden geldiği belli olmayan... "ne sıfatla?" hiç... kutlamak için mesaj atmak gerek, belki de aramak ama aradığımda sesine dayanamam. en iyisi mesaj atmak ama ne demek? kuru kuruya "mutlu yıllar" demek de olmaz, en azından daha yoğun, daha samimi, varlığı için, doğmuş olduğu için ve gerçekten onu tanıdığım için mutlu olduğumu ifade edecek cümleler... hangi cümleler ama onlar? belki de direkt böyle yazmalı, yalın...

2-3 hafta önce daha sevgili statüsündeki insan yokken hayatımda çakır keyiflikle sarhoşluk arasında gidip geldiğim bi gece aradım onu. o saatte bile çalışıyor olduğunu söyledi. zaten sanırım türkiye'deki en çok çalışan 3-5 adamdan birisi... neyse... "sana tek bişi soracağım ama altında başka bişi arama. tüm saf duygularımla sorucam bunu" dedim. alkollü olup olmadığımı, o sırada kimlerle nerede olduğumu sorguladı. "cesaretimi kırdın, soramam artık" dedim. "yanlış yaparsın, sormanı istiyorum" dedi... esas sorunun altlığı olması için "yarın sabah nerede uyandığının bi önemi var mı?" dedim. hayatımda bi telefonda 8 dakika karşılıklı sus pus kaldığımı hatırlamam. "duruma göre değişir" diyebildi sadece. derin bi nefes aldım ve "yarın sabah seninle uyanmak istiyorum. sana sarılıp, kokunu içime çekerek uyumak istiyorum" dedim. gene uzun bi sessizlik... cevap için gergin bi bekleyiş... "hala çalışıyorum, kaçta çıkacağım belli değil, haberdar ederim seni" dedi. saatler geçmedi... geçen tek şey elimdeki yeni bira bardaklarıydı... dayanamadım, aradım tahminen işinin ne zaman biteceğini öğrenmek için, biraz da gelip gelmeyeceğini öğrenmek için. "tamam gelicem ama 3-4'ten aşağı bitmez iş" dedi... sevindim ben de "tamam"ı duyunca...

bastım eve gittim hemen saat 3 buçuk gibi... saç kokuma hayran kaldığı şampuanımla bi çırpıda yıkadım saçlarımı. "geldim ben eve, uyursam bile uyanırım sen gene de ara işten çıkınca sorun değil" dedim. uyuyakaldım... sabah 7 gibi telefonun titreşim sesine uyandım. "eve henüz girdim, çok geç oldu. kusura bakma"... o sinirle, o uyku sersemliğiyle "kusura bakarım!!!" yazmışım. gönderip göndermemek arasında kalırken uyumuşum... toz oldum ortadan sonra... en azından onun için... zaten sorulması cesaret isteyen bişeyi sormuşum ve karşılığında gelmemiş olmasıyla küçük düşme hissine kapıldım. birkaç gün sonra kişisel blogumda şifreli cümlelerle yazdığım post'umu okuyunca "sana içtenlikle kusura bakma dediğim şeye karşılık bu kadar bencilce kusura bakarım diyemezsin!" dedi... konuştuk üzerine epey... anadüşünce olarak saat 7 de olsa gelebileceğini ama gelmemesi gerektiğine, beni kırmaması gerektiğine inandırmış kendini.

çok üzülüyorum... seneler önce deliler gibi kalbimin kırıklığını kendi kendime tamir etmişken, arkadaş-dost-sevgili-abi-baba sıfatlarını benim için birarada aynı bünyede bulunduran bi adam bulmuşken, bunca hissettiğim tertemiz duygularımın karşılıksız kalması beni yıkıyor...

iyi ki doğmuşsun... gerçekten...

27 Mayıs 2009

4


özellikle bugünümü parmağım sürekli F5'te geçirerek harcadığımı farkettim... herhalde sadece F5'e basıp sayfaları refresh ederek para kazanmaca olsaydı trilyonları götürürdüm. "bu kadar mı boşsun? bu kadar mı beklentisizsin?" diye kızdım kendime.

çok şey yazdım ve hepsini sildim an itibariyle... yoksa başlayacağım gene "sesimi duyduğu her an için mutlu olan bi adam var ama öte yandan sesini ayda yılda 1 de olsa duyduğum için mutlu olduğum bambaşka bi adam var" diye...
bişi demedim farzedin...

26 Mayıs 2009

3

yeni geldim eve... iş icabı sokaklardayım, daha doğrusu konserdeydim. konserler her şeyim benim. aileye bununla ilgili bir şeyler yapacağımı hiç dialog kurmadan sadece dışarıdan gelen talepler üzerine kendimi kanıtlama ve kabullendirme çabasındaki süreç çok sancılı geçti dersem yalan olur. sadece hissediyorum, iyiyim yaptığım şeyde ve daha da iyi olacağım çünkü anormal azimliyim! zaten ne kadar idealist olduklarını eleştirdiğim anne ve babanın genlerinin birleşimiyim, nasıl farklı bişi çıkabilirdi ki ortaya :) çok eleştiriyorum onları; ama haklılar... kaygılılar... çevre kötü, daha da kötüye gidiyor. hem nereden geldim ki aile mevzusuna?! aklımda dahi yoktu...
sevgilim statüsündeki adamı aramak dahi gelmedi içimden bugün yine! neden bu kadar iyi insanları bulup "hıh budur adam dediğin" diye onaylayıp hevesle bişilere başlıyorken 3.-5. günden fıs oluyorum ki! neden hala canımı yakan adamları (özellikle de adamı) istiyorum ki istenmediğimi bildiğim halde...
tekrar geliyorum annem ve babama... evliliklerine o kadar özeniyorum ki! seneler boyunca birlikte olmaları, iyi kötü zamanlarda bıkmadan dayanışmaları, mutlu olmaları... küçükken "25'imde tamam, evlenmiş olurum ben" diye kurduğum cümlelerime noldu?! 25 oldum... hala o eleştirdiğim 18'likler gibi davranıyorum. "artık 18-19 yaşında değiliz ki onu bırakıp bununla takılalım cıkcıkcık" diye eleştirdiğim ben nerde şimdi?!
lanet olsun...
bi gece de gözlerim yaşarmadan gireyim yatağıma...

24 Mayıs 2009

2


günaydın!
günaydın demek için belki geç bi saat olabilir de kendime yeni geliyorum. tersimden kalkmış gibiyim, belki de pms durumlarından dolayı gergin hissediyorum. her söylenen şeye saldırasım var veya hakkaten saldırılacak şeyler söylüyor insanlar. biri geliyo diğerini şikayet ediyo, diğeri gelio öbürünü şikayet ediyo... arada kalmaktan sıkıldım. hepsi kendilerine göre haklılar, hak verdiklerim var aralarında fakat arkadaşlıklar arasındaki dinamiği bozmamak için susmak zorundayım. ben sustukça onlar söyledikleriyle dolduruyor beni. hal böyleyken de bünyemin hdd'i doluyor. güvenilir bulduklarından dolayı bu kadar anlattıklarını biliyorum. peki ben şimdi hiçbir söyleneneni kimseye söylemediğim halde buraya gelip şikayetname yazarcasına aktarmış olmam güvenilirlik statümü sarsan bi hareket midir? yapma, ben de insanım... ben de dolabilirim, patlayabilirim, trip atabilirim ama senelerdir hiç yapmadığım için şimdi yapsam ters tepiyor insanlar üzerinde. alışmadık götte don durmaz tabii...
alışmadıkta durmayan başka bi don çeşidim de bi ilişki... yok abi yapamıyorum kimselerle! tek başıma olmaya o kadar alışmışım ki bi ilişki içine girince, 2 kişi olunca ilk 1-2 gün güzel geliyor sonrasında en ufak şeyde anormal dibe vurup canım sıkılıyor. şu aralar da öyleyim... 1 haftadır karnımda kelebekler hissini uyandıran kişiden şu an kurtulmaya çalışıyorum. niye? çünkü fazla iyi! fazla sessiz! fazla munis! fazla kibar! milletin ilişkisine bakıp iç geçirdiğim zamanlara karşılık şimdi böyle bi adam bulmuşken gene kurtulmanın yollarını aramak niye? cevabını biliyorum...
kafa başka yerde takılı kaldı...
ne kafası lan!
kalp başka yerde takılı kaldı...
nefes al... nefes al... NEFES AL!

1

dayanamıyorum... gerçek adıma açtığım blogumun takip edilmesi başlangıçta güzel gelmişken, artık etrafa çok saçılmış olmasından ve okunmasından dolayı rahat yazamıyorum. başka çarem yoktu sanırım. o yüzden isimsiz gibi görünse de Fake ID isimli bu bloguma başlıyorum.
yazamadığım, daha doğrusu rahat rahat yazamadığım şeyler o kadar çok büyüdü ki içimde burayı resmen kusma alanım gibi kullanabilirim. hiç tanımadığın birilerine derdini veya kafandakileri çok rahat aktarırsın hani, aynen onun gibi... eğer ki okuyan birileri çıkarsa, aklına çok ihtiyacım var! akıl verebilecek gibiysen yorum bırakmaktan çekinme...
geç oldu saat. uyumak gerek. artık yarın başlarım ne olup bittiğini aktarmaya. pardon, kusmaya...